Yildiz
New member
Bir Hapaz Ne Demek? – Bir Hikâyenin Ardından Düşünmek
Merhaba dostlar,
Bugün sizlerle biraz içimi dökmek, biraz da hepimizin içinde yankı bulan bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Bazen bir kelime gelir, zihnimize düşer, anlamını bilsek de hissini tam tarif edemeyiz. İşte “hapaz” da öyle bir kelimeydi benim için… Ta ki o günü, o konuşmayı ve o bakışı hatırlayana kadar.
Bir Hapazın Hikâyesi: Cem ve Elif
Cem, stratejiyle yaşayan bir adamdı.
Hayatta her şeyin bir planı, bir çözüm yolu, bir mantığı olduğuna inanırdı. İşinde başarılıydı, soğukkanlıydı, hiçbir şey onu kolay kolay sarsmazdı.
Elif ise, kelimeleriyle sarabilen bir kadındı.
Birinin gözlerinde acı görse, o acıyı kendi kalbinde hissederdi. Duygular onun için zayıflık değil, varoluşun ta kendisiydi.
İkisi de birbirini tamamlarken, aynı zamanda eksiltiyordu.
Bir akşam üzeri, yağmurun perde gibi indiği bir günde, Elif mutfakta sessizce çay karıştırırken, Cem’in sesi yankılandı odada:
“Yine neyin var Elif?”
Elif başını kaldırmadan cevap verdi.
“Hiç… sadece yorgunum.”
Cem için “hiç” kelimesi anlamsızdı. O, “hiç”i çözülmesi gereken bir problem gibi görürdü.
“Yorgunsan dinlen, bu kadar büyütme,” dedi kısaca.
Ama o an Elif’in gözleri doldu. Çünkü Elif’in “hiç”i aslında “keşke biraz sorsan, biraz anlasan” demekti.
Ve Cem bunu fark edemedi.
Bir Hapaz Kelimesinin Düşündürdükleri
Ertesi gün Elif, iş yerindeki arkadaşına dert yanarken, arkadaşının ağzından şu kelime çıktı:
“Boşver canım, o biraz hapaz bir adam.”
Elif irkildi. “Hapaz mı? Ne demek o?”
Arkadaşı gülümsedi, “Yani biraz kaba, biraz düşüncesiz ama kötü niyetli değil. Hani farkında olmadan kıranlardan.”
O an Elif sustu. Çünkü tam da buydu Cem. Hapazdı.
Kalbinde kötülük yoktu ama kelimeleri sert, farkındalığı eksikti. Sevmesini biliyordu ama hissettirmesini beceremiyordu.
Ve belki de bir “hapaz”ın en zor yanı buydu: Kalbinde sevgiyle yaşayıp, bunu gösterecek yolu bulamamak.
Erkekler Stratejiyle Sever, Kadınlar Hisle…
Cem, sevgisini gösteremeyince içten içe suçluluk hissediyordu.
Ama o, hislerini kelimelerle değil, hareketlerle anlatmaya alışmıştı.
Bir akşam Elif’in en sevdiği kitabı masaya bırakıp, yanına küçük bir not yazdı:
“Belki kelimeleri beceremiyorum ama seni seviyorum, Elif.”
Elif o notu okurken gülümsedi.
İçinde kırgınlıkla karışık bir sıcaklık belirdi. Çünkü bir kadın, sevildiğini hissettiğinde değil, anlaşıldığında tamamlanır.
Ama Cem için “anlamak”, bir strateji değil, öğrenilmesi gereken bir duyguydu.
Kadınlar bir cümlede duyguyu okur,
Erkekler ise problemi arar.
Ve işte bu fark, çoğu zaman “hapazlık” diye tanımlanan o duygusal körlüğü doğurur.
Bir Kelimenin Ardındaki İnsanlık Hâli
Aslında “hapaz” olmak bir kusur değil.
Biraz farkındalık eksikliği, biraz duygusal uzaklık, belki de çocukluktan taşınan bir savunma biçimi.
Cem, babasından hep şu cümleyi duyarak büyümüştü:
“Erkek dediğin duygusunu belli etmez.”
Ve işte o cümle, Elif’in gözyaşlarında yankı bulmuştu yıllar sonra.
Bir gün Elif dayanamadı, Cem’e sordu:
“Neden bazen beni görmüyor gibisin?”
Cem sessiz kaldı.
Uzun bir süre konuşmadı, sonra fısıldadı:
“Çünkü bazen seni kaybetme korkusuyla bile nasıl yaklaşacağımı bilemiyorum.”
O an Elif anladı.
Bir hapaz, aslında içi dolu bir sessizlikti.
Ne hissettiğini anlatamayan, ama hissetmemekten de korkan bir insandı.
Hapazlık Bir Duvar Değil, Bir Çığlıktır
Her “hapaz” kelimesinin ardında bir hikâye vardır.
Kimi, “seni seviyorum” diyemez çünkü bir zamanlar sevdiği için cezalandırılmıştır.
Kimi, duygularını bastırır çünkü zayıf görünmekten korkar.
Ve kimi de, birini incitmemek için yanlış kelimeleri seçer.
Elif, Cem’i anlamaya başladıkça, kelimenin ağırlığı da hafifledi.
Çünkü “hapazlık” bazen sadece bir kabuktur — sevginin biçimsiz ama samimi hâli.
Ve Sonunda...
Bir akşam, sessiz bir balkon sohbetinde Elif sordu:
“Cem, sence ben seni neden seviyorum?”
Cem düşündü.
“Belki seni hâlâ anlamadığım hâlde denemeye devam ettiğim için?”
Elif gülümsedi.
“Evet… çünkü bazen bir hapaz bile, sevmeyi yeniden öğrenebilir.”
O gece, Cem Elif’in elini tuttu.
İlk kez kelimeler değil, kalp konuştu.
Ve belki de o an, “hapaz” kelimesi anlamını buldu:
Sevmenin kabaca ama dürüst hâli.
Forumdaşlara Bir Söz
Bazen hepimiz biraz hapazız dostlar.
Kırarız, fark etmeyiz, sonra geç kalmış cümlelerle tamir etmeye çalışırız.
Ama önemli olan, o farkındalığın bir yerden başlaması.
Siz hiç “hapaz” birini sevdiniz mi?
Ya da farkında olmadan hapazlaştığınız bir anınız oldu mu?
Paylaşın lütfen… çünkü bazen bir kelimenin hikâyesi, hepimizin hikâyesidir.
Merhaba dostlar,
Bugün sizlerle biraz içimi dökmek, biraz da hepimizin içinde yankı bulan bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Bazen bir kelime gelir, zihnimize düşer, anlamını bilsek de hissini tam tarif edemeyiz. İşte “hapaz” da öyle bir kelimeydi benim için… Ta ki o günü, o konuşmayı ve o bakışı hatırlayana kadar.
Bir Hapazın Hikâyesi: Cem ve Elif
Cem, stratejiyle yaşayan bir adamdı.
Hayatta her şeyin bir planı, bir çözüm yolu, bir mantığı olduğuna inanırdı. İşinde başarılıydı, soğukkanlıydı, hiçbir şey onu kolay kolay sarsmazdı.
Elif ise, kelimeleriyle sarabilen bir kadındı.
Birinin gözlerinde acı görse, o acıyı kendi kalbinde hissederdi. Duygular onun için zayıflık değil, varoluşun ta kendisiydi.
İkisi de birbirini tamamlarken, aynı zamanda eksiltiyordu.
Bir akşam üzeri, yağmurun perde gibi indiği bir günde, Elif mutfakta sessizce çay karıştırırken, Cem’in sesi yankılandı odada:
“Yine neyin var Elif?”
Elif başını kaldırmadan cevap verdi.
“Hiç… sadece yorgunum.”
Cem için “hiç” kelimesi anlamsızdı. O, “hiç”i çözülmesi gereken bir problem gibi görürdü.
“Yorgunsan dinlen, bu kadar büyütme,” dedi kısaca.
Ama o an Elif’in gözleri doldu. Çünkü Elif’in “hiç”i aslında “keşke biraz sorsan, biraz anlasan” demekti.
Ve Cem bunu fark edemedi.
Bir Hapaz Kelimesinin Düşündürdükleri
Ertesi gün Elif, iş yerindeki arkadaşına dert yanarken, arkadaşının ağzından şu kelime çıktı:
“Boşver canım, o biraz hapaz bir adam.”
Elif irkildi. “Hapaz mı? Ne demek o?”
Arkadaşı gülümsedi, “Yani biraz kaba, biraz düşüncesiz ama kötü niyetli değil. Hani farkında olmadan kıranlardan.”
O an Elif sustu. Çünkü tam da buydu Cem. Hapazdı.
Kalbinde kötülük yoktu ama kelimeleri sert, farkındalığı eksikti. Sevmesini biliyordu ama hissettirmesini beceremiyordu.
Ve belki de bir “hapaz”ın en zor yanı buydu: Kalbinde sevgiyle yaşayıp, bunu gösterecek yolu bulamamak.
Erkekler Stratejiyle Sever, Kadınlar Hisle…
Cem, sevgisini gösteremeyince içten içe suçluluk hissediyordu.
Ama o, hislerini kelimelerle değil, hareketlerle anlatmaya alışmıştı.
Bir akşam Elif’in en sevdiği kitabı masaya bırakıp, yanına küçük bir not yazdı:
“Belki kelimeleri beceremiyorum ama seni seviyorum, Elif.”
Elif o notu okurken gülümsedi.
İçinde kırgınlıkla karışık bir sıcaklık belirdi. Çünkü bir kadın, sevildiğini hissettiğinde değil, anlaşıldığında tamamlanır.
Ama Cem için “anlamak”, bir strateji değil, öğrenilmesi gereken bir duyguydu.
Kadınlar bir cümlede duyguyu okur,
Erkekler ise problemi arar.
Ve işte bu fark, çoğu zaman “hapazlık” diye tanımlanan o duygusal körlüğü doğurur.
Bir Kelimenin Ardındaki İnsanlık Hâli
Aslında “hapaz” olmak bir kusur değil.
Biraz farkındalık eksikliği, biraz duygusal uzaklık, belki de çocukluktan taşınan bir savunma biçimi.
Cem, babasından hep şu cümleyi duyarak büyümüştü:
“Erkek dediğin duygusunu belli etmez.”
Ve işte o cümle, Elif’in gözyaşlarında yankı bulmuştu yıllar sonra.
Bir gün Elif dayanamadı, Cem’e sordu:
“Neden bazen beni görmüyor gibisin?”
Cem sessiz kaldı.
Uzun bir süre konuşmadı, sonra fısıldadı:
“Çünkü bazen seni kaybetme korkusuyla bile nasıl yaklaşacağımı bilemiyorum.”
O an Elif anladı.
Bir hapaz, aslında içi dolu bir sessizlikti.
Ne hissettiğini anlatamayan, ama hissetmemekten de korkan bir insandı.
Hapazlık Bir Duvar Değil, Bir Çığlıktır
Her “hapaz” kelimesinin ardında bir hikâye vardır.
Kimi, “seni seviyorum” diyemez çünkü bir zamanlar sevdiği için cezalandırılmıştır.
Kimi, duygularını bastırır çünkü zayıf görünmekten korkar.
Ve kimi de, birini incitmemek için yanlış kelimeleri seçer.
Elif, Cem’i anlamaya başladıkça, kelimenin ağırlığı da hafifledi.
Çünkü “hapazlık” bazen sadece bir kabuktur — sevginin biçimsiz ama samimi hâli.
Ve Sonunda...
Bir akşam, sessiz bir balkon sohbetinde Elif sordu:
“Cem, sence ben seni neden seviyorum?”
Cem düşündü.
“Belki seni hâlâ anlamadığım hâlde denemeye devam ettiğim için?”
Elif gülümsedi.
“Evet… çünkü bazen bir hapaz bile, sevmeyi yeniden öğrenebilir.”
O gece, Cem Elif’in elini tuttu.
İlk kez kelimeler değil, kalp konuştu.
Ve belki de o an, “hapaz” kelimesi anlamını buldu:
Sevmenin kabaca ama dürüst hâli.
Forumdaşlara Bir Söz
Bazen hepimiz biraz hapazız dostlar.
Kırarız, fark etmeyiz, sonra geç kalmış cümlelerle tamir etmeye çalışırız.
Ama önemli olan, o farkındalığın bir yerden başlaması.
Siz hiç “hapaz” birini sevdiniz mi?
Ya da farkında olmadan hapazlaştığınız bir anınız oldu mu?
Paylaşın lütfen… çünkü bazen bir kelimenin hikâyesi, hepimizin hikâyesidir.